
SESSİZLİKLE ZAMANI DONDURAN FOTOĞRAFLAR
Bir sanatçının yıllara yayılan üretimini bir sergiye dönüştürmek, yalnızca bir seçki meselesi değil aynı zamanda bir anlam inşası, bir zaman haritası çıkarmaktır. Ziya Tacir, uzun süredir zihninde taşıdığı bu arzuyu küratör Levent Çalıkoğlu ile gerçekleştirme yoluna çıkarken, aralarında geçen yaratıcı sürecin de bu sergiye yön verdiği görülüyor. 2011 ile 2024 yılları arasında çekilmiş bin fotoğrafın içinden 400’ünü seçerek Çalıkoğlu’na sunan sanatçı, “Bu arşivden gerçekten bir sergi doğar mı?” sorusunu açık yüreklilikle sormuş.
Çalıkoğlu’nun, fotoğrafları evinin salonuna defalarca yerleştirerek geçirdiği düşünsel süreç sonucunda ortaya koyduğu küratöryel bakış, yalnızca bu soruya cevap olmamış, aynı zamanda fotoğrafların ortak bir anlatıda nasıl yankılandığını da şekillendirmiş.
Ortaya çıkan sergi, terk edilmiş yapılarla kalabalık şehir anları arasında gidip gelen, mekanın içsel ritmini ve zamanla olan ilişkisini uzun pozlamalarla açığa çıkaran bir görsel deneyim sunuyor. Ses ve Sessizlik başlığı altında toplanan ve Metrohan’da sergilenen bu işler, yalnızca görüneni değil, görülmeyeni de duyumsatıyor. Mekanın iç sesini, doğanın dinginliğini, kent yaşamının uğultusu içinde kaybolmuş insan izlerini, her biri zamanın başka bir katmanını işaret eden karelerle görünür kılıyor. Zaman, hafıza ve varoluş üzerine düşünmeye davet eden derinlikli bir görsel anlatı sunan sergi üzerine Ziya Tacir’le konuştuk.
Fotoğraflarınız güçlü bir derinlik hissi uyandırıyor. İzleyiciyi kendisine çeken teknik olarak “uzun pozlama”, sizce nasıl bir etki yaratıyor?
Uzun pozlama mekanın sessizliğini, sakinliğini yansıtmak, öne çıkarmak istediğim konuyu vurucu hale getirmek istediğim zamanlarda başvurduğm kuvvetli bir teknik. Durağan ve hareketli unsurların aynı anda bir araya geldiği sahnelerde bu teknikle zamanın akışını hem de hareketin izini görselleştirerek derinlik algısını güçlendirebilmek mümkün. Genellikle 5-30 dakika civarında yaptığım uzun pozlamalar sırasında hareket eden nesneler (bulutlar, insanlar, su, ışık) iz bırakır. Bu izler, zamanın geçtiğini göstererek görüntüye boyutsal bir katman ekler. Zaman katmanında derinlik hissini güçlendirir. Durağan nesneler net kalırken, hareket eden nesneler bulanıklaşır. Bu kontrast, izleyicinin gözünü kadraj boyunca gezdirerek sahnede bir ön plan-arka plan farkı yaratır, bu da derinlik algısını artırır, gerçekliğin ötesinde izleyicide hem fiziksel hem duygusal bir derinlik izlenimi uyandırır.
Fotoğraflar, sadelikle beraber güçlü bir sessizlik izlenimini de beraberinde getiriyor. Serginin ismiyle de bağlantılı olarak okuduğumuzda bu derin sessizlik haline siz nasıl bakıyorsunuz?
Sessizlik, durağanlık ve zamanın donmuş halini simgeler. Fotoğraf sessiz bir medyumdur. Mimari yapılar, doğa ya da kent manzaraları çoğu zaman bir sesin izini taşır; bazen bir dalganın, bir adımın, bir fısıltının. Aynı anda bu mekanlar sessizliğin en güçlü taşıyıcısı da olabilir. Fotoğraflarımda bu iki zıt durumu aynı karede yakalayarak zamanı hem akıtan hem donduran bir dil kullanmaya çalışıyorum. Bu zıtlıkla mekanların ruhunu daha derinden hissettirmeyi amaçlıyorum. Ancak doğru bir kadraj, sanki içinde bir ses varmış gibi duyumsatabilir.
Normandiya’da denizin ortasında, New York’un kalabalığında dahi hissedilen ses ve sessizliğin ritmi... Atmosferin derinliğiyle kuşatılmış dış mekanlar zaman üzerine ne anlatıyor?
Ses ve sessizliğin ritmi ifadesi, zamanın algısını şekillendiren atmosferik bir unsura işaret eder. Bu ritmin hissedilmesi, mekanların zamanla kurduğu özel ilişkiyi vurgular. Dış mekanların atmosferi zamanı sadece ölçülebilir bir kavram olmaktan çıkarıp deneyimlenen, hissedilen bir boyuta taşır. Sessizlik, doğada zamanın yavaşladığını, hatta durduğunu hissettirebilirken; şehir gürültüsü içinde bile ritmik sesler zamanın akışını belirleyen nabızlar olarak algılanır. Bu yönüyle dış mekanlar, zamanı saat üzerinden değil, deneyim, hafıza ve duygular üzerinden anlatır. Atmosferin derinliğiyle kuşatılmış dış mekanlar bize zamanın nesnel değil, öznel ve ritmik bir deneyim olduğunu söyler. Zaman, bu mekanlarda sesle, ışıkla, hatta boşlukla şekillenir.
Sergide hangi türlerden/ tekniklerden üretilen toplam kaç eser görebiliyoruz?
38 adet, extra-large boyutta fotoğraf baskısı içeren, zengin ve çok katmanlı diyebileceğimiz bir seçki bu. 2011’den bu yana ürettiğim dijital fotoğraflar, mekan, doğa ve insan ilişkilerini odağına alıyor. Tarihi ve modern yapılar, iç ve dış mekanlar içeren uzun pozlamalarla üretilmiş “mimari fotoğraflar”, sessiz göller, sisli ormanlar, yumuşak ışıkla yıkanmış doğa kesitleri barındıran “doğa manzaraları” ve gündelik hayatın içinden sahnelerin bulunduğu insan odaklı “şehir manzaraları”. Tüm baskılarda müze standartları esas alınıp arşivsel gereklilikler göz önünde bulundurularak Inkjet Print tekniği -Hahnemühle Photo Rag Baryt 320 g kağıt ve Pigment mürekkep kullanılmıştır. Baskı boyutları kısa kenarlar 150 cm olarak yapılmıştır. Çekimler teknik kamera-orta ölçek dijital back ve tilt-shift lensler kullanılarak yapılmıştır.
/ Gazete Oksijen, Esin Hamamcı - https://gazeteoksijen.com/o2/sessizlikle-zamani-donduran-fotograflar-249614